Her yeni teknoloji dalgası gibi 5G de ilk tanıtıldığı dönemde büyük bir beklenti yarattı. Küresel ölçekte 2020’li yılların başında yaygınlaşmaya başlayan bu teknoloji, yüksek hız, düşük gecikme süresi ve kesintisiz bağlantı vaatleriyle öne çıktı.
Ancak aradan geçen birkaç yılın ardından, hem bireysel kullanıcılar hem de operatörler açısından 5G’nin ekonomik getirilerinin beklenen düzeye ulaşamadığı görülüyor.
5G Beklentileri Karşılayamadı
Güney Kore, Çin ve ABD gibi erken dönemde 5G’ye geçen ülkelerde, teknoloji teknik olarak güçlü olsa da ticari anlamda sınırlı başarı elde etti. 4G’ye kıyasla 10 kata kadar daha yüksek indirme hızı sunmasına rağmen, operatörlerin gelirlerinde ciddi bir artış sağlanamadı.
Çünkü 5G, kullanıcıya yeni bir hizmet türü sunmadı; sadece mevcut deneyimi hızlandırdı. Bu nedenle “5G, 4G’nin geliştirilmiş versiyonu” algısı yaygınlaştı.
Tüketiciler, yüksek lisans ve altyapı yatırımı maliyetlerinin faturalara yansıtılmasından şikayetçi olurken, operatörler de yatırım geri dönüşlerinin yavaş olmasından endişe ediyor.
Endüstriyel Devrim Yerine Bireysel Kullanım
5G, temelde endüstriyel kullanım için tasarlanmış bir teknoloji. Akıllı fabrikalar, otonom araçlar, uzaktan ameliyatlar ve nesnelerin interneti (IoT) gibi alanlarda devrim yaratması bekleniyordu.
Ancak pratikte bu potansiyelin yalnızca küçük bir kısmı hayata geçirilebildi. Günümüzde 5G trafiğinin %80-90’ı bireysel kullanıcılar tarafından oluşturuluyor. Video izleme, sosyal medya kullanımı ve bulut oyunları gibi alanlarda yoğunlaşan bu trafik, 5G’nin asıl hedefi olan sanayi ve üretim tarafında dönüşümü henüz başlatamadı.
Türkiye 5G’ye Hazırlanıyor
Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) tarafından yapılan açıklamalara göre, Türkiye 5G ihalesini tamamladı ve hizmetin 2026 yılında kullanıma sunulması planlanıyor. Türkiye de tıpkı diğer ülkeler gibi, yüksek lisans ücretleri, yatırım maliyetleri ve altyapı eksiklikleriyle benzer zorluklarla karşı karşıya.
Yüksek lisans bedelleri ve kurulum giderleri, doğrudan tüketici faturalarına yansıyacak. Uzmanlara göre, 5G’ye geçişin ardından faturalar 4G’ye kıyasla 2 ila 3 kat artabilir. Ayrıca, 5G’nin sunduğu hız nedeniyle veri tüketiminin de ciddi şekilde yükselmesi bekleniyor.
Altyapı ve Yerlilik Sorunu
Türkiye’nin 5G geçişinde en büyük engellerden biri, dağınık telekom altyapısı. Şu anda üç büyük operatörün toplamda 85 bin baz istasyonu bulunuyor, ancak 5G ile bu sayının en az iki katına çıkması gerekiyor. Bu da milyarlarca liralık yeni yatırım anlamına geliyor.
Fiber altyapının lisanslı sahibi Türk Telekom olsa da, farklı kurumların da bağımsız olarak kablo döşemesi sektörde karmaşa yaratıyor. Bu durum hem maliyetleri artırıyor hem de kaynak israfına neden oluyor. Uzmanlar, su veya elektrik şebekelerinde olduğu gibi telekom altyapısının da tek bir kamu otoritesi tarafından yönetilmesi gerektiğini savunuyor.
Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı, 5G’de %60 yerlilik hedefi belirledi. Bunun %30’unun milli ürün olma şartı bulunuyor. Ancak yüksek teknoloji donanımında yabancı firmaların hâkimiyeti, bu hedefin kısa vadede tam olarak karşılanmasını zorlaştırıyor.
Yine de yazılım ve ağ yönetimi alanlarında Türk şirketlerinin potansiyeli dikkat çekiyor. Eğer Türkiye, donanım yerine yazılım tarafında güçlü bir ekosistem kurabilirse, uzun vadede hem maliyetleri azaltabilir hem de ihracat fırsatları yakalayabilir.
Dijitalleşmenin Maliyet Testi
Sonuç olarak, 5G yalnızca hızlı internet anlamına gelmiyor; aynı zamanda Türkiye’nin dijital dönüşüm kapasitesinin ve yerli üretim gücünün bir sınavı niteliğinde. Eğer teknoloji sanayiye entegre edilemezse, 5G sadece bireysel kullanıcılara daha pahalı bir internet hizmeti sunmaktan öteye geçemeyecek.
Ancak dijitalleşmenin hızla arttığı bir çağda, bu teknolojiye geçiş kaçınılmaz. Türkiye’nin önünde iki seçenek var: 5G’yi maliyetli bir yük olarak görmek ya da akıllı ve yerli yatırımlarla ekonomik bir fırsata dönüştürmek. Hangi yolda ilerleyeceğimiz, dijital ekonomideki yerimizi belirleyecek.