Okyanustaki sıra dışı çukur! Ünlü yönetmen dalış gerçekleştirmişti şimdi ise..

- Yazdir
- Arttir - Azalt
- Yorum 0
Peki Mariana Çukuru nasıl oluştu?
Yer kabuğunu oluşturan plakalardan bazıları birbirlerine yaklaşarak çarpışırlar. Bu çarpışma neticesinde plakalardan biri diğerinin altına girerek ‘dalma’ adı verilen bir durum gerçekleşir. Dalma durumunun anlamı ise yoğunluk bakımından üstün olan plakanın, daha az yoğun olan plakanın altına kayması olayı...
Bu bölgelerde şiddetli depremler görülebilir ve depremlerin oluştuğu derinlikler levhaların büyüklüğüne göre 700 kilometreyi bulabilir. İşte Mariana Çukuru da Pasifik Plakası ile Mariana Plakası’nın birbirine çarpması sonucu oluşmuş bir çukur.
Çukurda yaşan canlılar var
Mariana Çukuru'nda hayat belirtileri de var. Yapılan araştırmalar, aşırı basınçlı ve soğuk ortamda yaşayabilen birçok mikroorganizma, balık ve yengeç türünü ortaya çıkarmış. Buradaki yaşamın temel dayanağı, 300 dereceye ulaşan volkanik püskürmeler ve buradan çıkan sülfürü metabolize edebilen bakteriler.
Bu kadar derinde yaşayan balık türlerinin hayatları yüzlerce yılı bulabilmekte… Çukurdaki canlıların, ‘Prehistorik Dönemler'den (Tarihöncesi Dönem) bu yana aynı kaldığı bazı bilim insanları tarafından düşünülmekte…
Çukur nasıl keşfedildi?
1951 yılında ‘Challenger II’ gemisiyle Büyük Okyanus'ta araştırma yapan bilim insanları, Mariana veya Larron takımadalarının doğusunda denize saldıkları sondanın 10 bin 863 metreye kadar indiğini görünce, o güne kadar bilinen deniz çukurlarının (Filipinler, 10 bin 540 metre, Japonya 10 bin 535 metre, Karmadek takımadaları 9 bin425 metre) en derinini bulduklarını anladılar.
23 Ocak 1960 yılında ise ‘Trieste’ adlı batiskaf (Çok yüksek basınçlara dayanabilen sert maddeden yapılmış çelik küre biçimli araç), denizin altında 10 bin 916 metreye kadar inebildi. Batiskafın içindeki İsviçreli bilim insanı Jacques Piccard ile ABD Donanması'ndan Teğmen Donald Walsh, Mariana Çukuru'na inebilmeyi başaran ilk insanlar oldular. Buldukları bu nokta 8 bin 850 metrelik Everest dağını bile kolaylıkla yutabilecek olan Mariana Çukuru'ydu…
Ünlü yönetmen dalış yapmıştı
25 Mart 2012'de, yönetmen James Cameron ‘Dikey Torpil’ (Deepsea Challenger) adlı özel denizaltısıyla Mariana Çukuru’na tek başına inmeyi başardı. 156 dakikada dünyanın tabanına inen, üç saat incelemelerde bulunan Cameron, beklenenden daha kısa sürede, 70 dakikada yüzeye çıktı.
Burada çektiği görüntüler ve topladığı numunelerle iki yeni canlı türünün tespit edilmesini sağlamıştı. Cameron tarafından bizzat tasarlanıp Avustralyalı mühendislerce inşa edilen denizaltı, Mariana Çukuru’nda bulunan metrekare başına 7 bin 250 tonun üzerindeki basınca dayanıklıdır. Özellikle de The Abyss adlı filminde derin sulara ne kadar meraklı olduğunu zamanında göstermişti.
Dünyada Mariana Çukuru gibi derin olmasa da merak edilen bir yer daha var: Büyük Mavi Çukur! Üstelik onu keşfeden de iki Oscar filmli bir yönetmen…
Denizin ortasında 300 metre çapında ve dünyada en iyi dalış noktası olarak adlandırılıyor Belize’deki Büyük Mavi Çukur… Yalnız bugüne kadar gizemini korumaya başardı… Ünlü bilim insanı Jaques Yves Cousteau tarafından keşfedilen Mavi Çukur’a Cousteau’nun torunu ve birkaç bilim insanı dalış gerçekleştirdi…
Orta Amerika ülkelerinden Belize açıklarında bulunan ‘Büyük Mavi Çukur’ gezegenin en iyi dalış noktası sayılıyor. 1971'de ünlü bilim insanı Jaques Yves Cousteau tarafından adı tüm dünyaya duyuruldu… Peki Jaques Yves Cousteau kim?
Denizlerin gizemli perdesini aralayan, insanlığı deniz altının büyüleyici güzelliklerine bir adım daha yaklaştıran kaptan olarak biliniyor. Aslında onu sadece kaptan sıfatıyla anmak da büyük haksızlık olur. Hem bir okyanus uzmanı ve kâşif, hem bir bilim insanı hem de iki Oscarlı bir sinema yönetmeniydi.
Hâlâ gizemini koruyor
Büyük Mavi Çukur havadan bakıldığında okyanusun ortasında geniş, koyu mavi, mükemmel yuvarlak daire şeklinde gözüküyor. Belize kıyısından biraz uzakta bulunan ve berrak suya sahip… 300 metre çapında ve 124 metre derinliğe sahip olan çukur, Belize Barrier Reed Reserve Sistemi’nin bir parçası…
Her ne kadar dalma meraklılarının çok iyi bildikleri bir yer olsa da, bölge yerlileri için hâlâ gizemini koruyor. Bilim insanları Büyük Mavi Çukur’un Buz Çağı'nda, deniz seviyesinin henüz düşük olduğu bir dönemde, bir mağara olarak oluştuğunu, deniz seviyesinin yükselmesiyle yavaş yavaş sular altında kaldığını ve sonunda basınca dayanamayan mağara tavanının çökmesiyle oluştuğunu açıklıyorlar.
Bir zamanlar Maya medeniyetinin bir parçası olan bölgenin yerli halkıysa bu açıklamayı kabul ediyor. Yalnız hikâyenin bir bölümünde mağarada yaşadıkları varsayılan ‘Tanrı’ların, insanlara küstüklerini ve mağarayı terk etmeleri sonucu mağaranın çöktüğünü anlatıyor.
Tanrıların bölgeyi terk etmeleriyle birlikte, belaların gelmeye başladığını anlatan yerli halk Büyük Mavi Çukur’a bugün bile bir tapınak olarak bakıyor. Bazıları da zaman zaman Büyük Mavi Çukur’un, gece vakti gümüş rengine büründüğünü iddia ediyor.
Derinliklerinde neler yattığı bilinmiyordu
Bugüne kadar Büyük Mavi Çukur’un düzgün bir haritası bile çıkarılmadı. Bu büyük gizemi çözmek için iş insanı Richard Brasson, Kaptan Cousteau’nun kendisini okyanusları korumaya adamış torunu Fabien Cousteau ve Aquatica Vakfı’ndan bilim insanları devreye girdi.
Pilot Erika Bergman liderliğindeki ekip, ek ışıklarla donatılmış ‘Aquatica’ denizaltıyla deliğin karanlıklarına indi. Hatta bu anlar Discovery Channel’dan da canlı olarak yayınlandı. Keşif, 1971’de deliği keşfeden Kaptan Cousteau ve ekibinin ‘Mavi delik bir zamanlar bir mağaralar sistemiydi’ saptamasını doğruladı.
Maceraya atılan ekip ilk önce 10 dakika boyunca daldı, sonra sarkıtlardan oluşan devasa duvarları, ardından da yüzyıllar önce oluşmuş ürkütücü hidrojen sülfür tabakasını geçti. Daha da aşağılara indikçe oksijen yetersizliği sebebiyle sadece ölü yengeçler, deniz kabukları gördüler.
İlginç olansa plastik şişelerin de orada olmasıydı… Belize Bariyer Resifi Koruma Sistemi’nin bir parçası olan Mavi Delik, hem koruma altında bir UNESCO Dünya Mirası, hem de Belize Ulusal Anıtı…