Birçok sanatçının seslendirdiği fakat Ahmet Kaya’dan dinlemesi daha duygusal olan Nerden Bileceksiniz şarkısı dizilerde sıkça yer alıyor. Kırmızı Oda filminde Sadi ve Manolya Hanım arasındaki diyalog esnasında çalan şarkı herkesin tekrar dikkatini çekmeyi başardı.
Nerden Bileceksiniz şarkısı sözleri, akoru ve Ahmet Kaya’nın hayatı haberimizde.
Nereden Bileceksiniz Sözleri
Dosta Düşmana Karşı (1998) – GAM MÜZİK
Söz: Yusuf Hayaloğlu
Müzik: Ahmet Kaya
Üstüm başım toz içinde
Önüm arkam pus içinde
Sakallarım pas içinde
Siz benim nasıl yandığımı
Nerden bileceksiniz
Bir fidandım devrildim
Fırtınaydım duruldum
Yoruldum çok yoruldum
Siz benim neler çektiğimi
Nerden bileceksiniz
Taş duvarlar yıkıp geldim
Demirleri söküp geldim
Hayatımı yıkıp geldim
Siz benim neden kaçtığımı
Nerden bileceksiniz
Gökte yıldız söner şimdi
Annem beni arar şimdi
Sevdiğim var kanar şimdi
Siz benim niye içtiğimi
Nerden bileceksiniz
Bir pınardım kan oldum
Yol kenarı han oldum
Yanıldım ah ziyan oldum
Siz benim neden sustuğumu
Nerden bileceksiniz
Ben ardımda yaş bıraktım
Ağlayan bir eş bıraktım
Sol yanımı boş bıraktım hey
Siz benim kime küstüğümü
Nerden bileceksiniz.
Ahmet Kaya – Nereden Bileceksiniz – Akor
Ahmet Kaya’nın hayatı, ailesi, şarkıları
Ahmet Kaya 1957 yılında Malatya’ya göç etmiş olan bir ailenin beşinci çocuğu olarak doğdu.
Türkiye’de milyonlarca insan; henüz 43 yaşındayken sonsuzluğa göçen Ahmet Kaya’nın sesiyle 1986’da piyasaya çıkan Şafak Türküsü ile tanıştı ilk kez.
Kaya’nın; idam cezasıyla yargılanan Nevzat Çelik’in kaleme aldığı Şafak Türküsü adlı şiirden yaptığı aynı adlı bu beste onu bir anda tüm Türkiye’nin tanımasını sağladı.
Babası Sümerbank Mensucat fabrikasında çalışan bir işçiydi. İlkokulu Malatya’da okudu. Müzikle 6 yaşında babasının hediye ettiği bağlama ile tanıştı. Okuldan arta kalan zamanlarda ve yaz tatillerinde, ya plakçıda ya da tanıdıkların minibüsünde çalışırdı. 9 yaşına geldiğinde babasının çalıştığı fabrikanın işçilerinin düzenlediği işçi bayramı gecesinde kendini sahnede buldu. Ailesinin geçim sıkıntısı çekmesi nedeniyle 1972’de İstanbul Kocamustafapaşa’ya göç ettiler ve okulu bırakmak zorunda kaldı. İşportacılık ve çeşitli işyerlerinde çıraklık yaptı. Liseyi dışarıdan bitirdi, sonra da Eğitim Enstitüsü’nün Keman bölümüne girdi. Bu dönemde küçük bir yerleşim yerinden büyük bir şehre taşınmanın ve alışmanın sıkıntılarını yaşadı. Bu sıkıntılarını bir belgeselde şöyle dile getirdi:
‘Ben de sana rica ederim’
“Onlarla konuşmuyordum; çünkü onlarla konuşamıyordum. Giyimleri başkaydı, konuşmaları başkaydı. Onlar gibi konuşmaya çalışıyordum. Mesela terziye gidip onlar gibi pantolon diktirmeye filan başlamıştım. Terzinin yaptığı pantolonların üzerime uymadığını görüyordum. Onlara yakışıyordu bana yakışmıyordu. Bir kız vardı bizim okulda; herkesin bir aşkı vardır, çocukluk aşkı. Bir gün gittim dedim ki: ‘Biraz seninle konuşak 5 dakika, kaçıyorsun hep…’ Bana dedi ki: ‘Rica ederim.’ Öyle bir ağrıma gitti ki: ‘Ben de sana rica ederim,’ dedim. Ben o zaman anlamını bilmiyordum, yani onu bir küfür zannettim.”
16 yaşında yasadışı afiş basmaktan hapse atıldı. Daha sonra birkaç arkadaşıyla Halk Birimleri Derneği’nin çalışmalarına katıldı. Bu çalışmaları sırasında çeşitli etkinliklerde bağlama çalmaya devam etti. Kendi başına öğrendiği için herhangi bir metoda ya da öğretiye uymamaktadır Ahmet’in çalış biçimi. Boğaziçi Üniversitesi’nde yapılan bir etkinlikte Ruhi Su ile tanıştı ve ‘Mahsus Mahal’ isimli Ruhi Su türküsünü söyledi.
1978 yılında Gelibolu’da askerlik yaptı, bu arada askeri orkestrada müzik çalışmalarına devam etti. Askerlik dönüşü, ünlü şair ve söz yazarı Yusuf Hayaloğlu’nun kızkardeşi Gülten Kaya ile evlendi ve 1982 yılında kızları Çiğdem doğdu. Bundan tam 5 yıl sonrada Melis isimli ikinci çocuğu dünyaya geldi.
1985’te ilk albümü ‘Ağlama Bebeğim’le adını duyuran Ahmet Kaya’nın yükselişi, 80’lerin ikinci yarısında 12 Eylül karanlığını yırtan emekçi hareketliliğiyle aynı döneme denk geldi. Bu dönemde ‘Acılara Tutunmak’, ‘An Gelir’, ’Şafak Türküsü’, ‘Yorgun Demokrat’, ‘Başkaldırıyorum’ gibi ardı ardına çıkardığı albümlerle geniş bir dinleyici kitlesine ulaştı. Ahmet Kaya’nın siyasi içeriği belirgin şarkılarında öne çıkan yanlardan biri, usta şairlerin eserlerinden yararlanıyor olmasıydı.
Gerçekten de Ahmet Kaya’nın şarkılarını dinleyen biri kendini bir anda Attila İlhan, Ahmed Arif, Hasan Hüseyin Korkmazgil, Can Yücel, Enver Gökçe, Ülkü Tamer, Nevzat Çelik, Orhan Kotan gibi isimlerle tanışmış olarak bulabilirdi.
10 Şubat 1999’da Magazin Gazetecileri Derneği’nin düzenlediği ödül töreninde ‘yılın en iyi sanatçısı’ ödülünü aldı ve ödül konuşmasında, “Ben bu ödül için İnsan Hakları Derneği’ne, Cumartesi Anneleri’ne, tüm basın emekçileri ve tüm Türkiye halkına teşekkür ediyorum. Bir de bir açıklamam var: Şu anda hazırladığım ve önümüzdeki günlerde yayımlayacağım albümde bir Kürtçe şarkı söyleyeceğim ve bu şarkıya bir klip çekeceğim. Aramızda bu klibi yayınlayacak yürekli televizyoncular olduğunu biliyorum, yayınlamazlarsa Türkiye halkıyla nasıl hesaplaşacaklarını bilmiyorum” dedi. Bunun sözleri üzerine davetlilerin bir kısmı tepki gösterip, küfür etmeye ve kendisine çeşitli eşyalar fırlatmaya başladılar. Kaya, MGD görevlileri tarafından kongre salonundan yaşanan arbede sırasında dışarıya çıkartıldı.
Ahmet Kaya’nın yaşamı kadar ölümü de olay yarattı. Ahmet Kaya, 16 Kasım 2000 yılında ‘Hoşçakalın Gözüm’ isimli albümünün kayıtlarını yaparken, Paris’in Porte de Versailles semtindeki evinde geçirdiği kalp krizi sonucu hayatını kaybetti. 43 yaşında ölen Ahmet Kaya’nın cenazesi 17 Kasım 2000’de 30 binin üzerinde kişinin katıldığı törenle Paris’in Peré Lachaise Mezarlığı’nın 71’inci bölümüne defnedildi.
Ünlü sanatçı Ahmet Kaya’nın her albümü en çok satanlar listesine girdi. Bunlar içinde Dağlara albümü 2 milyon 800 bin bandrolle rekor kırdı.
‘Salaklaşmamak lazım’
Ahmet Kaya, yasal suçlamaların yanı sıra çeşitli kesimlerce lüks içinde yaşarken yoksulluk edebiyatı yapmakla da itham edildi. Bu eleştirilerle ilgili olarak yöneltilen bir soruya şu şekilde yanıt verdi: “Benim hiç Mercedes’im olmadı. Şimdiki arabam Mercedes’ten daha pahalı, cip olduğu için gözüne batmıyor insanların. Salaklaşmamak lazım; bunlar önemli şeyler yani. Biz insanların yoksulluğunu savunmadık. Bizler yaşamımız boyunca insanların zenginliğini savunduk. Yani ben cipe binsem, Mercedes’e binsem; bunlar önemli şeyler midir? Ben tarihin yüklediği misyonu yerine getiriyor muyum? Bu önemli. Tam 30 sene aç yaşadım bu ülkede, 30 yıl boyunca. Bütün lokantaların kenarlarına gidip, o lahmacunların nasıl çıktığına baktım. Artık ben bu saatten sonra bunu yerim ve kimse bunu engelleyemez..”
Müzik Hayatı
İstanbul’da yaşamaya başladığı dönemde çeşitli etkinliklerde bağlama çalmaya devam etti Kaya. Hayatının dönüm noktalarından biri de Boğaziçi Üniversitesi’ndeki bir etkinlikte Ruhi Su ile tanışması oldu. Su’nun Mahsus Mahal isimli türküsünü bağlama eşliğinde seslendirdi.
Ahmet Kaya uzun uğraşlar sonucunda hazırladığı Ağlama Bebeğim albümünü 1985 yılında yayınladı. İstanbul Şan Tiyatrosu’nda da bir konser verdi.
1985’te ikinci albümü Acılara Tutunmak için birinci albümde olduğu gibi Değişim Stüdyosu’yla anlaştı. Stüdyonun sahibi, o sıralarda Metris Askeri Cezaevi’nde olan Selda Bağcan’ın kardeşi Sezer Bağcan’dı. Cezaevinde tanıştığı 12 Eylül Darbesi mağduru Gülten Hayaloğlu ile Ahmet Kaya’nın tanışmasına da aracılık etti Bağcan. Zaten Gülten Hayaloğlu ile Ahmet Kaya albüm yayımlandıktan sonra evlendiler.
Gülten Hayaloğlu, cezaevinde idam cezasına mahkum olan Nevzat Çelik’in Şafak Türküsü şiirini Ahmet Kaya’ya iletti. Bu, Ahmet Kaya’nın geniş kitlelerce tanınmasını sağlayan Şafak Türküsü adlı albümün de ilk adımı oldu. Albüm 1985’te hazırlandı, 1986’da piyasaya çıktı.
YUSUF HAYALOĞLU İŞBİRLİĞİ
Sonradan eşi olan Gülten Kaya ile tanışması Kaya’nın müzikal serüveninde yeni bir sayfanın açılmasını sağladı. Bu sayede eşinin kardeşi olan Yusuf Hayaloğlu’nun şiirleriyle de tanıştı Ahmet Kaya.
Şarkı sözlerinin çoğunun Hayaloğlu’na ait olduğu Yorgun Demokrat adlı albüm, 1987 yılında piyasaya çıktı.Bunu Başkaldırıyorum, Resitaller 1, Resitaller 2, İyimser Bir Gül, Sevgi Duvarı adlı albümler izledi.
DİZİ MÜZİKLERİ DE YAPTI
Ahmet Kaya 1990 yılında Tatar Ramazan ve 1992 yılında Tatar Ramazan Sürgünde filmlerinin müziklerini yaptı. 1994 yılında prodüksiyonunu Gülten Kaya ve Yusuf Hayaloğlu’nun yaptığı, Ahmet Abi’nin Vapuru adlı programı hazırladı.
Ahmet Kaya, 1999 yılında Türkiye’den ayrıldı ve Fransa’ya yerleşti. 2000 yılının 16 Kasım günü de Hoşçakalın Gözüm adlı albümünün çalışmalarını sürdürdüğü sırada Paris’teki evinde geçirdiği bir kalp krizi nedeniyle hayata veda etti.
Ahmet Kaya’nın kabri Paris’te birçok ünlü sanatçı ve düşünürün de ebedi uykusuna yattığı Pere Lachaise Mezarlığı’nda bulunuyor.