Kanal D’nin sevilen dizisi “Uzak Şehir”de canlandırdığı Sadakat Albora karakteriyle büyük yankı uyandıran oyuncu Gonca Cilasun, dizideki sert ve duygusal yönleriyle dikkat çeken rolü hakkında konuştu. “Ben Sadakat’le taban tabana zıt bir kadınım. Tam da bu yüzden onu oynamak istedim” diyen Cilasun, karakterine bambaşka bir yerden yaklaştığını belirtti.
Cilasun, “Sadakat bende olmayan bir şeydi. Bu yüzden onu çok kıymetli bir hazine gibi gördüm” ifadeleriyle, karakterin kendi iç dünyasında özel bir yer edindiğini söyledi.
“Meraklı Biriyim”
Sadakat’in aksine, gerçek hayatta oldukça neşeli ve enerjik biri olduğunu söyleyen oyuncu, diziyle birlikte silah kullanma konusundaki yeteneğini geliştirdiğini anlattı. “Silahı diziden önce de denemiştim. Ozan Akbaba’yla anne-oğul olduğumuz için aramızda iyi bir bağ var, birlikte atış yapıyoruz.”
Cilasun, aynı zamanda kılıç kullanmayı da öğrendiğini belirterek, “Japon kılıcı ilgimi çekmişti, kısa bir dönem eğitim aldım. ‘Barbaroslar’ dizisinde Hüma Hatun’u canlandırırken çok işe yaradı” dedi. Oyuncunun ekstrem spor merakı ise bununla sınırlı değil: “At binerim, motosiklet kullanırım, iki yıldız dalgıcım. Şimdi de paraşütle atlıyorum. Eğitimini alabilirsem tek başıma atlamak istiyorum.”
“Yükseklik Korkum Vardı, Onunla Yüzleşmek İçin Atladım”
Paraşütle atlama tutkusunun ardında ilginç bir neden yatıyor: yükseklik korkusu. Cilasun, “Sekizinci katta oturuyorum, pencerenin kenarına yaklaşınca elim ayağım titrer. Ama uçaktan atladığınızda bu korkunun sınırı zihninizden kalkıyor. O yüzden denemek istedim” diyor.
59 yaşındaki oyuncu, yaşına rağmen sınırlarını zorlamaktan çekinmiyor:
“Herkes her yaşta, her şeyi yapabilir. Bu gönlün açık olmasıyla ilgili. Stabil olmak beni yoruyor, aynı kalmak sıkıcı.”
Kamera arkasında daha sakin bir hayat sürdüğünü anlatan Gonca Cilasun, doğayla iç içe yaşamayı sevdiğini vurguluyor. “Kuşları dinlemeyi, bulutları izlemeyi severim. Hayat o kadar hızlı ki, bir serçenin bir daldan diğerine atlayışını fark etmemek insana çok şey kaybettiriyor. Ben küçük mutluluklardan besleniyorum.”
Cilasun, sosyal medyada sık kullandığı “Gül de güzelleş” ifadesiyle de hayata bakışını özetliyor:
“Gülmek, hayata tutunmanın en güçlü yolu. Hayat bizi zorlayabilir ama biz ona gülümseyerek yürümeliyiz.”
“İki Evliliğim Oldu, Aşkın Acısı Hastalıktan Daha İyi”
Özel hayatı hakkında da açık yüreklilikle konuşan Cilasun, “İki evlilik yaptım, ikisine de âşıktım ama bitti. Aşk da değişiyor, insanlar da dönüşüyor. Şu an hayatımda biri yok ama olursa güzel olur” dedi.
Aşk acısına dair çarpıcı bir yorumda bulunan oyuncu, “Allah insanlara bir acı yaşatacaksa aşk acısı yaşatsın. Hastalıkla sınanmak yerine aşkın acısıyla sınanmak daha iyidir” sözleriyle dikkat çekti.
“Sadakat Benim Kızım Gibi”
Sadakat Albora karakterine derin bir duygusal bağla yaklaştığını söyleyen Cilasun, “Sadakat’e kimsenin zarar vermesine izin veremem. Onu anlamazsanız oynayamazsınız. Ben onu kızım gibi görüyorum” dedi.
Rolüne hazırlanırken dizinin orijinalini izlememeyi tercih ettiğini belirten oyuncu, karakterin temelini gözlemlerine dayandırmış:
“Toplu taşıma kullanırım, insanları izlerim. Sadakat’in nüveleri rahmetli annemde vardı. Acı çeken, kaybeden insanlar katılaşırlar, Sadakat de öyle.”
“Her Yaşta Yeniden Başlanabilir”
Cilasun, oyunculuk yolculuğuna nasıl başladığını da anlattı. Akhisar’dan Ankara’ya uzanan eğitim hayatında önce rehberlik okumak isterken rotasını tiyatroya çevirmiş. “Işık Yenersu’dan yardım istemiştim, büyük destek verdi. Sonra Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tiyatro Bölümü’nü bitirdim. Boşandıktan sonra İstanbul’a geldim ve fark ettim ki ben oyunculuk yapmadan huzur bulamayacağım.”
Bugün hâlâ öğrenmeye ve yenilenmeye açık olduğunu söyleyen Cilasun, hayat felsefesini şu sözlerle özetliyor:
“Hayatta hiçbir zaman geç kalınmaz. Yeni bir şey öğrenmek, yeniden başlamak, kendini dönüştürmek için her zaman bir fırsat vardır.”