Trump yönetimi tarafından açıklanan yeni Ulusal Güvenlik Stratejisi, ABD’nin geleneksel dış politika yaklaşımından belirgin bir kopuşu temsil ederken, özellikle Avrupa başkentlerinde ciddi endişelere yol açtı.
33 sayfalık strateji belgesi, dünyayı öncelikle ekonomik bir rekabet alanı olarak ele alıyor ve uzun yıllardır ABD dış politikasının merkezinde yer alan çok taraflılık, demokrasi ve ortak değerler vurgusunu geri plana itiyor.
Ekonomi Merkezli Yeni Yaklaşım
Belgede, ikili anlaşmalar ve ekonomik milliyetçilik ön plana çıkarılırken, çok taraflı kurumlara olan mesafeli duruş dikkat çekiyor. BBC News ABD Muhabiri Tom Bateman’a göre bu yaklaşım, Trump yönetiminin ideolojik yönelimlerini açık biçimde yansıtıyor. Stratejinin, Rusya ve Çin gibi ABD’nin geleneksel rakiplerine yönelik neredeyse hiçbir eleştiri içermemesi de Batılı müttefikler açısından şaşkınlık yaratmış durumda.
Avrupa’ya Sert Eleştiriler
Yeni stratejinin en tartışmalı bölümlerinden biri Avrupa’ya ayrılan kısım oldu. Belgede, Avrupa’nın çok taraflı kurumlara yönelmesi ve göç politikalarının “Batı kimliğini aşındırdığı” savunuluyor. Hatta kıtanın “20 yıl içinde tanınmaz hale gelebileceği” ve “medeniyetin silinmesiyle karşı karşıya olduğu” gibi sert ifadeler kullanılıyor. Bateman’a göre Avrupalı liderler, bu söylemin yönetim içinde var olmasına şaşırmıyor ancak bunun resmi bir politika belgesinde açıkça dile getirilmesi büyük rahatsızlık yaratıyor.
ABD-Avrupa İlişkilerinde Derinleşen Gerilim
Aslında Washington ile Avrupa arasındaki gerilim yeni değil. Şubat ayında Başkan Yardımcısı JD Vance’in Münih Güvenlik Konferansı’nda Avrupa demokrasilerini hedef alan açıklamaları, bu kırılmanın ilk güçlü sinyallerinden biri olmuştu. Ancak yeni stratejiyle birlikte bu ayrışma daha somut bir hal aldı. Özellikle Ukrayna savaşı, iki taraf arasındaki görüş ayrılıklarını derinleştiren başlıca konu olarak öne çıkıyor.
Ukrayna ve Rusya Dengesi
Belgeye göre Avrupa, Ukrayna’daki güç dengelerini yanlış okuyor ve ABD’nin bölgeyi istikrara kavuşturmak için diplomatik ağırlık koyması gerekiyor. Avrupa Birliği, ABD’nin savaşı bitirme çabalarını engellemekle suçlanırken, Rusya ile “stratejik istikrarın yeniden sağlanması” gerektiği vurgulanıyor.
Temel mesaj ise Ukrayna’nın varlığını sürdürmesi gerektiği ancak bunun Rusya’nın baskın rolünü kabullenmeyi gerektirdiği yönünde. Bu yaklaşım, Avrupa ve Kiev için “fiili bir teslimiyet” anlamına gelebilecek bir senaryo olarak değerlendiriliyor.
“Trump Ek Maddesi” ve Amerika Kıtası
Strateji belgesinde Avrupa’nın yanı sıra “Batı Yarımküresi” olarak tanımlanan Amerika kıtası da ABD dış politikasının ana odağı haline getiriliyor. Yönetim, kitlesel göçü önlemek ve bölgedeki istikrarı sağlamak amacıyla ABD’nin etkinliğini artırmayı hedefliyor. Bu çerçevede, 19. yüzyıldaki Monroe Doktrini’ni çağrıştıran ve “Trump ek maddesi” olarak tanımlanan yeni bir yaklaşım sunuluyor.
Çin ve Askeri Güç Mesajı
Belgede Çin’in adı doğrudan geçmese de, Latin Amerika’daki Çin etkisine karşı duyulan rahatsızlık satır aralarında hissediliyor. ABD’nin son dönemde bölgeye yönelik diplomatik ve askeri hamleleri, Washington’ın ekonomik ve stratejik üstünlüğünü yeniden tesis etme niyetini ortaya koyuyor.
Yeni Ulusal Güvenlik Stratejisi, ABD’nin küresel rolünü yeniden tanımlama iddiasını net biçimde ortaya koyarken, müttefiklerine de bu yeni düzene uyum sağlama mesajı veriyor. Ancak bu yaklaşımın, transatlantik ilişkiler ve küresel dengeler üzerinde nasıl sonuçlar doğuracağı şimdiden büyük bir tartışma konusu.