Gazze’de toplanan Mahkeme, uzun süredir devam eden saldırılar ve insani krize ilişkin kapsamlı bir değerlendirme yaparak, İsrail’in eylemlerini “soykırım” olarak nitelendirdi.
Mahkeme, kökleri Siyonizm ideolojisine dayanan İsrail politikasının, Filistin halkını sistematik biçimde yok etmeyi hedeflediğini belirtti. Bu karar, uluslararası hukuk ve insan hakları açısından önemli bir dönüm noktası olarak görülüyor.
Apartheid rejimi ve insanlık suçu vurgusu
Açıklamada, İsrail’in yalnızca askeri operasyonlarla değil, Gazze halkına uyguladığı sistematik baskı ve ayrımcılıkla da insanlık suçu işlediği ifade edildi. Mahkeme, İsrail’in politikalarının “apartheid rejimi” niteliğinde olduğunu belirtti.
Apartheid kavramı, bir halkın diğerine karşı sistematik olarak siyasi, ekonomik ve sosyal alanlarda baskı uygulaması anlamına geliyor. Mahkeme, bu rejimin Gazze’de açık bir şekilde sürdürüldüğünü vurguladı.
Açlık ve sağlık hizmetlerinin reddi “soykırım aracı”
Gazze Mahkemesi, İsrail’in bölgedeki sivil halkı açlıkla cezalandırdığını ve insani yardımlara erişimi bilinçli olarak engellediğini bildirdi.
Açıklamada, gıda ve suyun kesilmesinin, tıbbi yardımların reddedilmesinin ve sivillerin zorla yerinden edilmesinin, toplu cezalandırma politikalarının bir parçası olduğu belirtildi. Bu uygulamaların, uluslararası hukukta açıkça “soykırım araçları” olarak tanımlandığı ifade edildi.
Batılı ülkeler için ağır suçlama
Mahkeme kararında, özellikle ABD başta olmak üzere bazı Batılı hükümetlerin, İsrail’in Gazze’de işlediği suçlara doğrudan veya dolaylı biçimde ortak olduğu sonucuna varıldı.
Açıklamada, bu ülkelerin İsrail’e sağladığı askeri, ekonomik ve diplomatik desteğin, soykırımın sürdürülmesine katkıda bulunduğu vurgulandı. Mahkeme, bazı durumlarda bu ülkelerin eylemlerinin yalnızca suç ortaklığı değil, “soykırımda iş birliği” seviyesine ulaştığını belirtti.
Kararın ardından uluslararası kamuoyunda nasıl bir yankı uyandıracağı merak ediliyor. Uzmanlar, bu tespitlerin Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) gibi kurumlarda yeni soruşturmalara zemin hazırlayabileceğini belirtiyor. Batılı ülkelerin bu suçlamalara nasıl bir yanıt vereceği de dikkatle izlenecek.