Depremin odak noktasının yaklaşık 6 kilometre derinlikte gerçekleştiğini belirten bilim insanı Ali İlksen Demirözer, bu tür sığ depremlerin hem yeryüzü hem de yeraltı suları üzerinde güçlü etkiler bıraktığını ifade etti.
Deprem Sonrası Jeotermal Kaynaklarda Değişim Gözlendi
Demirözer’in saha incelemelerine göre deprem, özellikle Ilıca Mahallesi ve Emendere Köyü çevresindeki jeotermal kaynaklarda dikkat çekici değişimlere yol açtı. Bu bölgelerdeki bazı sıcak su kaynaklarında debi artışı yaşanırken, kaynaklara yeraltı sularının karıştığı da tespit edildi. Bu durum, jeotermal sistemin dengesinin geçici olarak değiştiğini gösteriyor.
Deprem sonrası bölgede farklı tabloyla karşılaşıldı. Bazı kaynaklarda suyun arttığı, bazı noktalarda ise azaldığı ya da tamamen kuruduğu gözlemlendi. Hatta bazı alanlarda daha önce bulunmayan yeni su kaynaklarının ortaya çıktığı da kaydedildi. Bu değişiklikler, yer kabuğunda meydana gelen fay kırıklarının su yollarını yeniden şekillendirmesiyle ilişkilendiriliyor.
Depremden sonra su kaynaklarında bulanıklık oluştuğunu belirten Demirözer, bunun özellikle artçı sarsıntılarla birlikte gözlemlendiğini söyledi. Ancak bu durumun kalıcı olmayacağını vurgulayan Demirözer, yaklaşık 2 ila 2,5 ay içinde suyun berraklığının yeniden sağlanmasını ve kaynakların eski düzenine dönmesini beklediklerini dile getirdi.
Depremin ardından sahada yapılan gözlemler, özellikle Alakır, Kozlu, İbirler, Orman İçi, Sinan Dede ve Aktaş kırsal mahallelerinin fay hatları üzerinde bulunduğunu bir kez daha ortaya koydu. Bu yerleşimlerdeki su kaynaklarının depremden farklı şekillerde etkilendiği ifade edildi. Fay kırıklarının hem suyun debisini hem de çıkış noktalarını değiştirdiği belirtildi.
Demirözer, açıklamasının sonunda artçı sarsıntıların yaklaşık iki ay içinde azalacağını öngördüklerini belirterek, “Yeni ve büyük bir deprem yaşanmadığı sürece bölgemizdeki doğal su kaynakları eski rutinine dönecektir” dedi.